My Brodmann Area 10Dış dünya ile başa çıkmak istiyorsan, insanların yüzünü görmesine izin vermeyeceksin. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız.

30 Kasım 2014 Pazar

Curiosity, Philea, Rosetta ve Wall-E



Geçen hafta (12 Kasım 2014) Avrupa Uzay Ajansı'nın fırlattığı (European Space Agency - ESA) Philea aracı 67P kuyruklu yıldızına iniş yaptı. Bu çalışmadan çoğumuzun o gün haberi oldu ama aslında bu oldukça uzun bir yolculuktu. Philea'nın bağlı olduğu Rosetta uzay aracı 2 Mart 2004 yılında fırlatıldı ve 10 yıl sonra 6 Ağustos 2014 yılında kuyruklu yıldızın yörüngesine oturarak bir ilki gerçekleştirdi.

Rosetta'nın yolculuğu da ilgi çekici. Çünkü henüz öyle filmlerdeki gibi bilmem ne roketlerini çalıştırıp uzayda tam hız seyahat etmek mümkün olmadığı için Rosetta bu yolu Mars'ın ve iki astreoidin çekim alanlarından faydalanarak kat etti. Aslında bu oldukça eski bir teknikmiş, 1961 yılında Michael Minovitch tarafından ortaya konmuş, daha sonra da 1974 yılında Mariner 10 uzay aracı Venüs'ün kütle çekim alanından faydalanarak Merkür'e ulaşmış.

Rosetta'nın yarattığı heyecanın sebebi ise kuyruklu yıldızın yörüngesine oturan ilk uzay aracı olması ve Philea'nın da bir kuyruklu yıldıza inerek araştırma yapacak olması. Peki kuyruklu yıldızı araştırmak neden bu kadar önemli? Çünkü kuyruklu yıldızlar bize milyonlarca yıl öncesinden gelen bilgiler sağlayabilir. Güneş sistemimizdeki tüm gezegenler Büyük Patlama'dan sonra büyük değişiklikler geçirdiler. Isındılar, soğudular, yörüngelerine oturdular, bu nedenle atmosferlerinde ve yüzeylerinde çok farklı elementler mevcut. Bizim aradığımız ise bildiğimiz hayatın kaynağı olabilecek karbon ve su. Dünyaya da karbonun bir kuyruklu yıldızın çarpması sonucu geldiği düşünülüyor. Bu yüzden kuyruklu yıldızda araştırma yapabilmek bize gezegenlerin oluşumu ile ilgili müthiş bilgiler sağlayabilir.

Rosetta ve Philea'nın ismi de bu misyonlarına uygun olarak seçilmiş. Rosetta taşı Nil deltasında 1799 yılında bulunmuş, üzerinde hemen hemen aynı metin üç farklı alfabe ile yazılmış olduğu için bu metinleri karşılaştırarak alfabelerin çözümü kolaylaşmış ve bu taşın üzerindeki metnin çözülmesi de eski Mısır hiyerogliflerinin çözülmesi sağlanmış. Philea ise yukarı Mısır'da bir obelisk. Üzerinde biri Mısır hiyeroglifleri, diğeri eski Yunan harfleri ile yazılmış iki teksti karşılaştıran William John Bankes Ptolemy ve Cleopatra kelimelerini tanımış, bu iki kelimenin anahtar olması daha sonra araştırmacılara Eski Mısır Hiyerogliflerini çözmede yardımı dokunmuş. Avrupa Uzay Ajansı da Rosetta ve Philea araçlarının Büyük Patlama ve Dünya'da yaşamın oluşması ile ilgili anahtar olabilecek veriler sağlayabileceğini düşündüğü için bu isimler seçilmiş.

Buraya kadar konu hepimizin anlayabileceği kadar basit :). Bundan sonrası, Rosetta ve Philea'nın donanımında hangi araçların olduğu, nasıl örnek alıp analiz edip bize data yolladığı, bu dataların nasıl değerlendirilebileceği ise biraz karmaşık ama sorun değil. Çünkü Rosetta ve Philea bilim adamı gibi konuşmuyorlar zaten :).

Benzer bir görevle Mars'a gönderilen Curiosity uzay aracı ile başladı benim için bu furya. Curiosity Rover Twitter hesabından atılan twitlerde, uzay aracı Wall-E gibi sevimli bir karaktere büründü. Mars'ın kızıl topraklarında gece gündüz tek başına gezen, topladığı kum, kaya parçalarını analiz eden minik bir robot :).



Bir uzay aracına karakter yükleyip insanlara sevimli göstermek ve bu sayede çalışmaya olan ilgiliyi canlı tutmak harika bir strateji. O tweeti bulamadım ama bir gün Curiosity Twitter'da soruları cevaplıyordu, Dünya'ya ne zaman döneceğini soran birine verdiği cevap Wall-E'nin ilk sahneleri kadar üzmüştü beni. Bunun sadece gidiş bileti olduğunu, işi bittiği zaman orada kalacağını yazmıştı. Uzay bile uydu artıkları ile bir çöplük haline gelmişken, yani Dünya'dan gönderdiğimiz her araç oralarda bir yerlerde kalmışken, Curiosity'nin geri dönmeyecek olması çok da şaşılacak birşey değil aslında. Ama insan üzülüyor, o kadar takip ediyoruz çocuğu :).

Rosetta ve Philea'nın da Twitter hesapları var. Ve sevimliliği bir adım öne taşıdılar, birbirleriyle de konuşuyorlardı :). Philea kuyruklu yıldıza indiğinde sohbetleri başladı, ne yazık ki uykuya dalmasıyla biraz ara verildi.








Bu sohbet beklediğimizden kısa sürdü ne yazık ki. Philae'nın inişinde sorun yaşandı, üç denemenin sonunda kuyruklu yıldıza inmeyi başardı ancak planlanandan biraz daha farklı bir yere yerleşti. Ne yazık ki bulunduğu konum gölgede kaldığı için enerji sağlayacağı güneş panelleri işe yaramaz hale geldi ve pili bitene kadar yapabileceği kadarını gerçekleştirerek uyku moduna alındı. Şimdi araştırma Rosetta ile devam ediyor.

167




22 Kasım 2014 Cumartesi

Nivea Duşta Vücut Kremi

167

Bu kremin testerını denemiş ve bayılmıştım. Çılgın Gratis indiriminde bir tane bulabildim ve hemen aldım. Testerını kullandığımda beni cezbeden kokusu oldu. Çocukluğumda bayıldığım mavi tenekedeki Nivea kremin kokusuyla aynı, sadece bu krem biraz daha losyon formunda, kokusu daha yumuşak.

Duşta bebe yağı sürmek gibi aynı şekilde kullanılıyor. Duşta sürüp üzerinize su tutuyorsunuz, sonra çıkıp kurulanıyorsunuz. Kışın bebe yağı fazla geliyor, yazın çok iyi ama kışın duştan çıkınca bebe yağı üzerimde kalıyor, o yağlı his de hiç yıkanmamışım gibi hissettiriyor. Bu kremi ise çok sevdim, yağlı his bırakmıyor ama yumuşacık yapıyor. Kışın duştan çıkınca bazen krem sürmek çok zor geliyor, bir de üşütüyor :). Duşta krem işini de halledip çıkınca hemen giyinmek de çok rahat geldi.

Sırf kokusu için bile kullanırdım ama kış vazgeçilmezlerim arasına girdi bile :).