9 Mart 2015 Pazartesi

Otostopçunun Galaksi Rehberi Ve Başka Bir Şey Daha


“Bitiremediklerim” listeme eklenen ender kitaplardan biri. Başlayalı baya oldu aslında, hatta o kadar ki zamanını unuttum. Kasım gibi başlamıştım sanırım ama hiç sevemedim ve okuyamadım. Elime –elime değil de başucuma- yapıştı resmen. Hiçbir kitabı bırakmamak gibi bir inadım var, en kötü başka kitaplara da başlayıp arada yine diğerine dönerek bir senede de olsa bir şekilde bitiririm. Bu sefer öyle de olmadı, okumadığım tüm National Geographic sayılarını okudum ama dönüp hiç okuyamadım bu kitabı. En sonunda çok sıkıldım ve sayfaları atlaya atlaya bakalım ne oluyormuş diyerek bitirdim.

Aslında Otostopçunun Galaksi Rehberi serisine bayılırım. Ara ara beş kitabın sevdiğim yerlerini açıp okuyorum. Altıncı kitap olan Kuşkucu Somon’a pek alışamamıştım sadece. O da aslında tam olarak seriden sayılmaz, Douglas Adams’ın ölümünden sonra bilgisayarından çıkan notlar derlenerek hazırlanmış bir kitap. Bu yüzden çok bağlanamamıştım, ana konudan çok kopuk gelmişti bana.

163

Ve Başka Bir Şey Daha’da ise olaylar beşinci kitabın devamı olarak gelişiyor. Buna rağmen bu kitabı seriye dahil etmek benim için mümkün değil. Bir şey  eksik çünkü. Sanırım o eksiklik Douglas Adams.


Ama bu kitap sayesinde bir şeyin farkına vardım. Otostopçunun Galaksi Rehberi serisinde kendimle ilgili çözemediğim bir şey vardı. Kitapları çok sevmeme, iki kez baştan sona birçok kez de aralardan bölümler olarak okumuş olmama rağmen kronolojik biçimde kitaptaki olaylar ile ilgili hiçbir fikrim olmuyordu. Detayları ve genel kurguyu çok iyi hatırlıyorum, kitabın başlangıcını, rehberi, Babil Balığını, evrenin sonundaki restoranı, 42’yi, yaşam evren ve her şeyi ile ilgili nihai sorunun bulunma çabasını, yunusları, fareleri, Marvin’in konuşmalarını çok net biliyorum. Ama kitaplarda neler oluyor (sonra şuraya gidiyorlar, sonra burası patlıyor, sonra Arthur şunu yapıyor gibi) hala hiçbir fikrim yok. Bunu serinin tek sevmediğim özelliği olarak kabullenmiştim. İlgi çekici olaylar ana hikaye değil, yan hikayecikler olarak anlatılıyor, bu nedenle ana hikaye bende hiçbir tesir bırakmıyordu. Hatta daha da ileri gidip bunu kitapların bir zayıflığı olarak gördüğüm bile oluyordu. Ve Başka Bir Şey Daha’yı okuduktan sonra çok yanıldığımı anladım. Tesirsizlik öyle değil böyle olurmuş :). Kitapta karakterler bir şeyler yapıyorlar ama herşey o kadar kopuk geldi ki bana okuyamadım bile.

Sonuç olarak Ve Başka Bir Şey Daha benim için Douglas Adams gibi yazılmaya çalışmış ama büyük bir fiyasko ile sonuçlanmış, “nasıl olsa hatırlayamacağım”a güvenerek şöyle bir göz gezdirip bitirdiğim bir kitap olarak kitaplığıma kaldırıldı.

0 yorum:

Yorum Gönder