15 Şubat 2017 Çarşamba

2016 Enleri - Kitaplar


Önceki yıllar kitap okuma hedefi koymamakta direnmiş olsam da 2016 için 13 kitaplık zorlamayacak bir hedefim vardı.

Kitap okumak benim için tamamen keyif işi, bu yüzden kendimi hedeflerle okuma listeleri ile sıkmayı sevmiyorum. Ancak başaracağımdan emin olduğum bir hedef koymak da çok iyi geldi. Yaz öncesi berbat bir reading slump’a yakalanmıştım, hiç kitap okuyamıyor, 2015’te o aylarda düzenli olarak okuyabildiğimi hatırlayıp sıkılıyordum. Öylesine bakınırken Goodreads’e girdim, hedefimden ne kadar geride olduğum yüzüme vurulunca gaza geldim :). Yıl sonunda –birçok ince kitap okumuş olsam da- 18 kitap ile hedefimi aşmış oldum. Goodreads Challenge hoşuma gitti yani, işime de yaradı. Bu yıl kendimce oturttuğum bir sistem ile  siteyi daha çok kullanacağım.

Zaten sırf Goodreads’in My Year in Books sayfası için bile hedef koyardım, istatistiklere bayıldım.


18 kitap benim için az değil ama iyi bir rakam da değil. 2016’ya dair gurur duyduğum kısım 5061 sayfa okumuş olmam :). Sayfa sayısının da nedenleri Gurur ve Önyargı, Çılgın Kalabalıktan Uzak, Kavgam ve Fransız Teğmenin Kadını’ydı. Yaz tatillerinde hazır kitabımı elimden bırakmamaya fırsat bulmuşken kalın kitapları tercih ettim. 2017’de hem okuduğum kitap sayısını hem de sayfasını arttırmayı istiyorum.

Gelelim o 18 kitaba:

1) Orada (La-Bas)




Ben bu kitabı anlayamadım 😊. Çok daha karanlık ve ilginç bir hikâye beklemiştim, beklediğim dozdan çok eksikti. Özellikle Sabit Fikir’de adı çok geçiyordu, ben de herhalde benim anlamadığım bir şeyler var diye düşünüyorum. Orada hakkındaki hislerim, Eyes Wide Shut’a dair düşüncelerimle çok benzer; o filmde de beklemiştim beklemiştim ve bir şey olmamıştı :).

2) Doktor March’ın Dört Oğlu




İşte, Orada’nın bıraktığı boşluğu dolduran bir kitap. Sonuna doğru hikâye ile ilgili net bir fikre sahip olmaya başlasanız da merak uyandırıcı ve şaşırtıcı. Zaten ince bir kitap, kolay ve çabuk okunuyor.

3) Genç Bir Doktorun Anıları



Daha CNBC-e kapanmamışken televizyonda “Harry Potter”ı görüp kanala takılmıştım, biraz sonra “Mad Men’deki adam” da çıkmasın mı! Hemen kapattım tabi , ama dizinin ortasıdır, tadı kaçmasın da en baştan oturup izlerim diye. Dizinin adını bulmaya çalışırken de aslında hikâye kitabı olduğunu gördüm. Diziyi hala izleyemedim ama gördüğüm sahnelerde genç doktorun tecrübesizlikleri komik gösterilmişti, kitap bence daha ciddiydi.



4) Anne Frank’in Hatıra Defteri



Amsterdam’a gitmeden önce aldım kitabı, orada okumaya başladım. Anne Frank Evi’ne gitmeden önce ancak 30-40 sayfa kadar okuyabilmiştim, ama bitirmediğim için eksiklik hissetmedim. Zaten müzeyi çok açıklayıcı ve etkileyici biçimde tasarlamışlar, duvarlardaki metinlerde merak edeceğiniz her şey yazılmış. Saklanmaları ve yaşam biçimleri de kitabın başlarında anlatılıyor zaten, benim merak ettiğim ve müzede de gördüğümüz kısım buydu.

Otobüsle Brugge'a giderken

Kitabın devamı ergenliğe yaklaşan bir genç kızın günlüğü biçiminde, annesi ile kavgaları, hoşlandığı çocuk vs. yer almaya başlıyor. Kitapta okuduğum metinleri müzede de görmek, hatta Anne Frank’in orijinal günlüğüne bakmak çok etkileyiciydi. Ancak kitabın devamı için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Rutinleşen hayatları ve Anne’in ergenlik bunalımları açıkçası beni biraz sıktı, trajik sonlarına hürmeten okuyup bitirdim. Yaşadıkları, o dönemde yaşanan çok çok acı, tarifi imkansız.

5) Gurur ve Önyargı




Daha önce özet gibi kısaltılmış baskılarını okumuştum, tam metin için tabii ki kapağında Aşk ve Gurur değil Gurur ve Önyargı yazan baskısını tercih edecektim. Hasan Ali Yücel  Klasikler dizisinin kitaplığımda ayrı bir yeri var, okuyacağım bir kitap bu seride varsa onu tercih ediyorum. Çevirisi bana güven veriyor. Ayrıca klasiklerin tamamen günümüz Türkçesi ile çevrilmesini sevmiyorum, öyle olunca dönemin içine girmekte zorlanıyorum.



Kitap için söyleyebileceğim bir şey yok, Jane Austen, Mr. Darcy. Şu sıralar 95 yapımı dizisini izliyorum, Colin Firth o role nasıl yakışmış!

6) Çılgın Kalabalıktan Uzak



Far From the Madding Crowd filmini bir festival listesinde görmüştüm, bilet bulamadım ama evde izledim. Filmde yarım kalan bir şeyler vardı, eleştirileri de okuduğumda fark ettim ki özellikle William Boldwood karakterinde rahatsız edici boşluklar vardı. Kitabı okumak en doğrusu diye düşündüm, iyi ki de okumuşum. Siz yine de keyfini kaçırmak istemezseniz önce kitabı okuyup sonra filmi izleyin.



7) Kavgam




Hakkında çok iddialı cümleler görüp almıştım, pazarlaması çok iyi yapıldı. “Popüler kitapları okumam.” tipi gıcıklardan olsam da bu kitaptaki ne olduğunu bilemediğim bir şey beni çekti. Benim için kısa bir sürede okudum ve çok sevdim.

Şurada kitaptan bahsettiğim yazı var.

8) Fransız Teğmenin Kadını


Tatile kalın kitaplar götürmeyi tercih ettiğim için seçmiştim bu kitabı. Kitabın uzun süre elimde kalmasını sevmiyorum, kopukluk yaşıyorum, tatilde birkaç günde bitirmek hoşuma gidiyor. John Fowles’u da ilk defa okudum, bu kitabı da çok sevdim. Bir kere konu, zaman ve mekan tam benim sevdiğim gibi, bir de üstüne kitabın geçtiği dönem 19. Yüzyılın ortaları, ama John Fowles 1969’da yazmış. Klasiklerden alışık olduğum gibi gerçek bir hayatı izliyormuş hissi yoktu, yazar sürekli onların roman kahramanı olduğunu ve bunun kendisinin anlattığı bir hikaye olduğunu hatırlatıyor. Bunun beni rahatsız edeceğini düşünürdüm ama aksine çok sevdim.

Şurada kitaptan bahsettiğim yazı var.

9) Dublörün Dilemması



Ruhi Mücerret ile başladığım Murat Menteş yolculuğuma Dublörün Dilemması ile devam ettim. Akışı ve tarzı açısından Ruhi Mücerret’e çok benziyordu, Murat Menteş’in iki kitap arasında ne kadar geliştiğini gördüm.

10) Logicomix


Matematik, mantık ve Prof. Bertrand Russell. Sıkılmadım ama bana biraz uzak konulardı.

11) Sınırdaki Ev



Bu kitabın Lovecraft’tan önce yazılmış olması beni hem çok şaşırttı hem de çok etkiledi. Lovecraft ve Poe seviyorsanız mutlaka okuyun.

12) Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları



Hikayenin Harry Potter’a çok benzer kurulmuş olması zaman zaman dudak bükmeme neden oldu. Yine de sevdim, okurken güzel vakit geçirdim. Tatil dönüşü evde yalnız olduğum –ben döndüm, annemler dönmemişti- dönemde, bir de üzerine hastalandığım sırada okudum. İyi bir arkadaştı.

13) Carmilla

Bilindik bir vampir hikâyesi. Eski dönemler, yaşadığı garipliklere anlam verilemeyen biri ve gizemli bir yabancı. Ve vampir öykülerini okurkenki o tanıdık his: Kahramanın kâbuslarının nedenini kitapta kimse anlayamazken, siz okurken ne kadar kör olduklarını düşünüyorsunuz. Alıştığımız hikayelerden farkı ise kahramanların kadın olması. Bu türü seviyorsanız yine mutlaka okuyun.

14) Küçük Prens



Telif hakkı kalktıktan sonra her yerde Küçük Prens’i görmekten ne kadar sıkıldığımı her fırsatta söylüyorum. Yine yeri geldi :). Çok sıkıldım, çarpıtılmış alıntılardan, tipleri değişmiş çizimlerden bunaldım gerçekten. Okurken de çok sıkıldım bu yüzden, ilkokulda ezberlediğim bir metni elime almış gibi hissettim.

15) Vincent



Bu çizgi romanı TÜYAP kitap fuarından almıştım. İlgim olan tek ressam Van Gogh sanırım, hayatı ve eserleri bana hem çok dahiyane hem de çok hüzünlü geliyor. Bu çizgi roman da Van Gogh’un Arles’ta geçirdiği dönemi konu ediniyor ve kardeşi Theo ile olan mektupları üzerinden ilerliyor. Kolay okunan çizimleri de güzel bir çizgi roman. Van Gogh’un hayatı ve yaşadıkları ile ilgili detaylı bilgiler sağlamayacaktır ama onu birazcık anlamanız için kapıyı aralayacak.


16) Anne of Green Gables



Puffin in Bloom seti 2016’da beni en çok mutlu alışverişimdi. Seriyi okumaya Anne of Green Gables ile başladım, biraz ilerledikten sonra küçükken çizgi filmini izlediğimi hatırladım. “Yeşilin Kızı Anne” diye geçiyor, YouTube’da videoları var.

Hayal gücü çok çok gelişmiş, fazla konuşkan, iyi niyetli ve çok heyecanlı bir kız çocuğu Anne. İki kardeş olan Marilla ve Matthew ile beraber onların çiftliğinde yaşaması için yetimhaneden gönderiliyor. Sevimli ve eğlenceli bir kitap, her bölüm Anne’in yeni bir vukuatına sahne oluyor, sıkmadan rahatça okunuyor. Kitabın sonlarına yaklaşınca Anne’in iyi niyeti ve pozitifliği beni biraz germeye başladı :), aslında bu gerginlik hikaye ile değil daha çok o dönemki ruh halim ile ilgiliydi. Ben de Anne’i Holden ile dengeleyebileceğimi düşünerek Çavdar Tarlasında Çocuklar’a başladım. İşe de yaradı, ilk bölümü okuduktan sonra Anne’i çok özledim :). Anne of Green Gables’ı elimden bırakmadan okumaya devam ettim ve bitirdim.



Bu baskı sadece Anne of Green Gables’ı içeriyor. Kitabın sonunda Anne’i, 16 yaşında biraz daha olgunlaşmış ve çocukluktan çıkmış bir genç kız olarak bırakıyoruz. Anne’in gençlik maceralarını merak ediyorum, ikinci kitap olan Anne of Avonlea’yı da okuyacağım.

17) Çavdar Tarlasında Çocuklar



“Ergenlik bunalımı” deyip basitleştirmek istemiyorum ama Holden’ın hikayesi hiç ilgimi çekmedi açıkçası. Birkaç yıl önce okusam belki severdim, ya da sever miydim bilmiyorum da aslında :).

Ergenliğe ulaşmış ama büyümekten hoşlanmamış genç bir adam Holden. Hayata karşı, çevresine karşı değişen algısını sorgulayarak geçirdiği birkaç gününe tanık oluyoruz. Dili zeki ve esprili, betimlemeler ve tespitler tam yerinde ve doğru. Ama genel havası yüzünden bana hitap etmedi, ne kadar ilgi çekici bir hayat görüşü ortaya koysa da bir ergenin maceraları beni cezp etmedi.


18) Snoopy Mutluluk sıcak bir battaniyedir, Charlie Brown!



Anne of Green Gables’ın verdiği baygınlıkla Çavdar Tarlasında Çocuklar’a başladım. Anne bitti, Çavdar Tarlasında Çocuklar elimde kaldı. Holden canımı sıkınca ben de arada Snoopy’i okudum :).

Bu kitap “Mutluluk sıcak bir battaniyedir Charlie Brown” animasyonundan yola çıkarak hazırlanmış bir çizgi roman. Charles M. Schulz’un ölümünden sonra yapılmış, çizerler farklı ancak Shulz’un çizimlerine sadık kalmışlar. Kitabın sonunda bunu nasıl gerçekleştirdiklerine dair eğlenceli bir bölüm de var.

Hikâye Schulz’un çizgi bantları gibi ilerlemiyor, daha geniş sayfalarına yayılan konular var. Uzun hikâyelerden biri –adından da anlaşılacağı gibi- Linus ve battaniyesi :). Arada ufak tefek bağımsız olaylar da var. Peanuts’ın Türkçe olarak bulabileceğiniz ender baskılarından biri –ki yeni baskısı da yok bildiğim kadarıyla-. Okurken iyi vakit geçireceğiniz, eğlenceli bir kitap.


2016’ya biraz tutuk başlasam da yaz tatillerinde açıldım ve özellikle kalın kitaplar okuma konusundaki hedefime ulaşmış oldum. Kitap seçerken çok farkında olmasam da tercihlerim, merak ettiğim için okuduğum kitaplar, bugüne kadar neden okumadığım için şaşırdığım kitaplar ve klasikler olmuş.



Kitap alışverişinde ise 2016’nın öne çıkanları sahaflar ve Rifle Paper Co. & Puffin birlikteliği oldu :).
Puffin in Bloom seti ve Alice in Wonderland baskısını aldığım için çok mutluyum. Bu yıl kurlar alıp başını gidince, bir de 30 Euro gümrük sınırı da gelince ne kadar doğru bir karar verdiğimi düşünüp bir kez daha mutlu oldum :).



Sahaf alışverişi ise bambaşka bir alem. Beyoğlu Sahaf Festivali’nde kart ararken tanıştım eski baskılarla, SeGeSe’nin instagram paylaşımları ise gözümü açtı. Fuar, festival ve NadirKitap sayesinde birkaç kitap toplamış oldum. Ancak hala atmam gereken önemli bir adım var ki, sahaftan aldığım kitapları okumak :). Henüz hiçbirini okumadım, kıymetli bir şeyi hor kullanacağım, ciltleri elimde dağılacak gibi geliyor. Bu takıntımı da Kerime Nadir’leri okumaya başlayarak yenmeyi düşünüyorum.



2017 hedeflerimden biri “Kitabı oku, filmi izle”. Ben de Kerime Nadir ile başlayacağım.
Goodreads hedefimi ise yine kolay ve ulaşılabilir seçtim, 24 kitap. Okuyacağım kitaba başlamadan hemen önce karar verdiğim için bu 24 kitap hangileri olacak merak ediyorum açıkçası.

Goodreads hesabım
Goodreads'te 2016 yılım



752, 163



0 yorum:

Yorum Gönder